Yıldızlar Şeytanlar İçin Atış Tanesi mi?
Mülk 5: Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle(mesabih=lambalar) donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Eleştiri:
Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.
Cevap:
Ayette ‚kandil‘(mesabih) ifadesinden kastedilenin yıldızlar olduğu net değil. Çünkü ayette ‚yıldız‘(nücum,kevakib) denmiyor, ‚kandil‘(mesabih) deniliyor. Burada “yıldız kayması” denilen meteor taşları da kastedilmiş olabilir.
Ayrıca ayet-i kerîmedeki bu ifadeden yıldız kastedilmiş olsa bile maksat, “onlara yıldızların kütleleri atılır” demek değildir. Yıldızlardan bir şulenin ayrılıp o şeytanları yakmasıdır ki bunlar da, “şihâb” denilen ve yıldızdan kopan alevlerdir. Bu, yanmakta olan ateşten alınan bir kora benzer. (Sürekli güneşten kopan ateş parçalarını düşünün!)
Bununla birlikte cin denilen varlıkların ne kadar büyük olduğunu bilmiyoruz. Bizim boyutlarda olduklarının delili nedir? Bunlar gaybi varlıklardır. Haklarında elimizde çok az bir bilgi bulunuyor.
Öte yandan kainatta karanlık madde vb. sayısız muammalar var. Karanlık maddeyi de görmediğimiz halde kabul ediyoruz, kainatta bilinmeyen o kadar olay var ki, bunlar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmadan aceleden böyle yargılarda bulunmak doğru olabilir mi?
İlgili bir video için tıklayınız! (2:45dk’dan itibaren)
Cevap 2:
Mülk 5: Şüphesiz biz dünya semasını (dünya ve güneş sisteminin de içinde bulunduğu uzay mekânı) ışık yansıtanlar (gezegenler, bunların uyduları, kuyruklu yıldızlar, asteroit kuşağı, Kuiper kuşağı, Oort bulutu ve milyarlarca küçük gök cisimleri) ile donattık. Ve biz orayı (dünya semasını) şeytanların kovulma ortamı yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. *
(*) Ayette yıldız ifadesi yoktur. Çünkü Arapça da yıldızlara (نجوم) ‘’nücûm’’, gezegenlere de, (كواكب)’’kevakib’’ denir. Bu ayette nücum (yıldızlar) değil, mesabih ifadesi kullanılmıştır. Fakat aynı konuyu anlatan Saffât- 6. ayette (الكواكب) ‘’kevakib’’, yani gezegenler ifadesi kullanılmıştır. Demek ki, buradaki (مصابيح) mesabih de, yine (الكواكب) ‘’kevakib’’, yani çıplak gözle yıldızlar gibi parlayan ve güneşten ışık yansıtan gezegenler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu ayette ‘’dünyaya yakın gök…’’diye bir ifade de yoktur. Zaten dünyanın kendisi de sema, yani Güneş sisteminin de içinde bulunduğu uzay içindedir. Bu nedenle bu semaya dünya seması denilmiştir. Yani burada dünyanın da içinde bulunduğu Güneş Sistemi kastedilmiştir. Demek ki burada yıldızlardan değil, güneş sisteminde bulunan gezgenler, onların uydularından vs. söz edilmiş olabilir. Ayrıca 1. Sema, yani dünya seması, Güneş sistemi ile birlikte temsil ettiğimiz uzay mekânıdır, bu sema yaklaşık olarak 6. 5 trilyon km’dir. Kaynak: (Kur’an-ı Kerim’den Ayetler ve İlmi Gerçekler- Dr. Nurbaki) İşte dünyamız da bu sema (bu manyetik uzay mekânı) içindedir, bu nedenle buna dünya seması denilmiştir. Yedi (7) sema ile ilgili detaylı bilgi için Bakara-29. ayetin açıklamasına bakabilirsiniz. (الله اعلم) Ayrıca maalesef burada mealciler hatalı olarak ( وجعلناها) ‘’ve cealnaha’’daki (ha) zamiri mesabiha raci yapmışlardır, hâlbuki bu zamir, mesabiha değil, dünya semasına gider. Nitekim bazı müfessirler (جَعَلْنَاهَا )‘’ce’alnaha’’ daki zamiri, mesabiihe değil, semaya raci yapmışlardır, doğrusu da budur. Ayette geçen rucum kelimesinin çoğulu meracım ise (مساجد – منازل) (رجوما – أي مراجم ‘’Mesacid-Menazil’’ gibi ismi mekân anlamına da gelir. Bu nedenle buradaki ayete göre (سماء )‘’Sema’’ şeytanların atılma ve kovulma ortamı’’ kılınmıştır. Bu konuda aşağıdaki tefsir metinlerine bakılabilir. İşte doğru meale göre ne yıldızlar ne de gezegenler şeytanlara atılır. Zira şeytanlara atılan metafizik şihaplardır. Şeytanlar da melekler gibi gözle görülmeyen metafizik varlıklar olduğundan, melekler tarafından kendilerine atılan bu metafizik şihaplar da gözle görülmezler ve dolayısıyla bu olayın da meteor taşlarıyla hiçbir alakası da yoktur. Ayrıca Kur’an’ın genel şiirsel ve edebi dili kapsamında; bu gök cisimleri için süs benzetmesi yapılmasında sıradışı bir durum bulunmamaktadır. Kozmik gözden gök cisimleri devasa yapılar olsa da, dünyadan bakan insan açısından göze hoş gelen, adeta karanlık gökyüzünü süsleyen noktacıklar olarak görülebilir. Bu nedenle Kur’an da insana gönderilmiş bir kitap olduğundan, onun bakış açısına göre bir benzetme barındırmasında bir tuhaflık yoktur. (Kaynak: İhsan Aktaş Meali)