Çelişki İddiası: Enfal 1 – Enfal 41 [Ganimetlerin tamamı mı yoksa 1/5′i mi?]

Enfal 1: (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”

Enfal 41: Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. (…)

Eleştiri:

Enfal 1’de “ganimetler Allah’ın ve peygamberindir” denirken, Enfal 41′de “ganimetlerin beşte biri Allah’ın ve peygamberindir” denir.

Cevap:

Ayet 1: Savaş ganimetleri ile ilgili bu yaklaşım, savaşa karşı takınılan tutumda büyük bir ahlâkî devrime yol açtı. Müslümanlar maddi kazançlar için savaş yapmazlar. Bilakis yeryüzündeki ahlâkî ve sosyal yanlışlıkları Hak ilkeleri doğrultusunda düzeltmek için ve ancak karşı güçler nasihat ve eğitim yoluyla ıslahat yapmayı imkansız hale getirdiklerinde savaş yaparlar…İşte bu nedenle müslümanlar, İslam uğrunda yapılan bu ilk savaşta, savaş ganimetlerini savaşın tek amaç ve gayesi edinmemeleri için bu maddî kazançlara karşı uyarılmaktadırlar.
Bu ayet aynı zamanda savaş ganimetlerinin paylaştırılması ile ilgili olarak büyük bir devrim yaptı. Önceleri bu ganimetler, ya onları ele geçiren askerlerin, ya kumandanın ya da tüm orduya sahip olan kralın malı olurdu. Birinci durumda askerlerin bencilliği şiddetli bir rekabete, hatta bazen de çok acıklı sonuçlara yol açan bir savaşa neden olurdu. İkinci durumda ise askerler, kendilerini hırsızlar seviyesine düşüren çalma ve aşırma eylemine başvururlardı. Kur’an, savaş ganimetlerinin Allah ve Resûlü’ne ait olduğunu ve daha sonra 41. ayette ganimetlerin eşit olarak paylaştırılacağını ilan ederek, bu kötü adetlere bir son verdi. Birinci emir, değerli değersiz tüm ganimetlerin kumandan önünde toplanmasını gerektiriyordu. İkinci emre göre ise, ganimetlerin 1/5’i Allah yolunda ve fakirlere harcanmak için İslam devletine ayrılmalı, geri kalanı ise savaşa katılanlar arasında eşit olarak paylaştırılmalıydı. Böylece “cahiliye” döneminin kötülükleri, herkesi tatmin edecek bir şekilde düzeltilmiş oluyordu.
Burada şu hassas noktaya da dikkat edilmelidir: “Kur’an, zihinleri mutlak itaat ve boyun eğmeye hazırlamak için, bu ganimetlerin Allah ve Resûlü’ne ait olduğunu söyledikten sonra bu konuya hiç değinmez. Daha sonra 41. ayette ganimetlerin paylaştırılması ile ilgili emri verir. Bunun burada “nimetler”, 41. ayette ise “ganimetler” diye adlandırılmasının nedeni işte budur. (Alıntı: Mevdudi, Tefsir)

Ayet 41: Bu ayet, surenin başında ganimetlerin paylaştırılması ile ilgili sorulan soruya bir cevap niteliğindedir. Surenin başında sadece: “Bunlar Allah’ın nimetleridir, ganimetler Allah’ın ve Rasulü’nündür, onları paylaştırmak da Allah ve Rasulü’ne aittir” denmekle yetinilmiştir. Burada ise ganimetlerle ilgili son hüküm verilmektedir. Savaştan sonra, savaşanlar tüm ganimetleri kumandana getirmeli ve bunlardan hiç birini gizlememelidirler. Daha sonra beşte biri bu ayette sayılan ihtiyaçlar için ayrılmalı, geri kalan beşte dördü ise savaşta rol alanlar arasında paylaştırılmalıdır. İşte bu nedenle Hz. Peygamber (s.a) her savaştan sonra şöyle derdi: “Bu ganimetlerin hepsi sizin, yine sizin iyiliğiniz için kullanılacak olan beşte birden başka benim şahsıma ayrılan bir parça yok. Bu nedenle bir iğne veya iplik kadar da olsa bütün ganimetleri getirin. Küçük olsun büyük olsun, hiç birşeyi saklamayın. Çünkü böyle birşey utanç vericidir ve sizi cehenneme götürür.”
Bu Allah’a ve Rasulü’ne ayrılan beşte birlik pay, Allah yolunda ve O’nun dinini ikame etmede kullanılmak üzere ayrılmıştır.
Hz. Peygamber’in (s.a) hayatta olduğu dönemde, ayette geçen akrabalarla Hz. Peygamber’in (s.a) akrabaları kastediliyordu. Hz. Peygamber (s.a) tüm vaktini Allah’ın dini yolunda harcadığı ve kendi ailesinin üyelerine ve bakmakla yükümlü olduğu akrabalarının geçimini sağlayacak parayı kazanmaya vakti kalmadığı için, beşte birden bir bölümü onun bakmakla yükümlü olduğu akrabalarına ayrılıyordu. Fakat ölümünden sonra onun akrabalarına ayrılan pay konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazıları bu payın Hz. Peygamber’in (s.a) ölümünden sonra yürürlükten kaldırıldığı görüşündedirler; bazıları da payın onun varislerinin akrabalarına verilmesi gerektiğini söylerler. Bazıları da bu payın onun soyundan gelen muhtaçlara ayrılması gerektiği görüşündedirler. Yaptığım araştırmalara göre Raşit Halifeler döneminde bu pay onun soyundan gelen muhtaçlara ayrılmıştır. (Alıntı: Mevdudi, Tefsir)

Paylaş