ALLAH’I AHİRETTE GÖREBİLİR MİYİZ?

Allah’ı görmek mümkün değildir!
 
ZİRA görme olayının meydana gelmesi için bir şeyin hususi bir boyutu, bir mekanı, bir şekli ve bir de renginin olması ve ışığın o şeye çarparak insanın gözüne aksetmesi ve sonunda da beyinde görmenin gerçekleşmesi gerekir. Böyle bir şey ise Allah için söz konusu olamaz. Allah mekanın içinde olması gerekir ki, görülsün, oysa o mekanın dışındadır. Yarattığı bir şeyin(mekan) içinde olamaz. Allah mekanlardan münezzehtir, onun bir şekli, bir rengi yoktur. O’nun zatının gerçekliğini kavramak akıl gücünün ve duyumların ötesindedir.
 
Allah’ın görülebileceğini söyleyen alimler ise şöyle diyorlar:
 
Görme olayının hakikatinin ve fiili şeklinin, yalnız bizim bu dünyada vakıf olduğumuz biçimden ibaret olduğunu zannetmek yanlış olur. Ahirette cennettekilerin, Allah’ı görmelerinin hususi şeklinin olabileceğini söylüyorlar. Ahiretin mahiyetini kavramanın, tıpkı iki yaşındaki bir çocuğun evlilik ve cinsel hayata bakışına benzediğini, halbuki büyüyünce bu olayla bilfiil kendisinin yüzyüze geleceğini belirtiyorlar.
 
1) Allah’ın ahirette görülebileceğini iddia edenler aşağıdaki ayete dayanmaktadırlar:
 
Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar. Rabbine bakar. Yüzler de var ki o gün asıktır. Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır. (75/22-25)
 
1) Kimi müfessirler ‘‘Rablerine bakarlar(nazar ederler)’ ayetini ‘mecazi’ anlamda anlamışlardır.
 
Buna göre bir kimseye bakmak demek o kimseden ‘bir şeyler ummak’ ve ondan ‘bir karar, bir ihsan-iyilik beklemek’ anlamına gelir. Mesela, kör bir insan bile ‘Ben ona gözümü diktim’ diyebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında ayet ‘Allah’ın rıza, nimet, ihsan, iyilik, rahmet beklerler’ şeklinde anlaşılabilir.
 
2) Böyle anlayanlar Enam Suresinin 103. ayetine dayanarak Allah’ı görme imkanının olmadığını belirtiyorlar. ‘‘GÖZLER O’NU GÖREMEZ; O gözleri görür. O, Latiftir, Habirdir.’’
 
3) Ayrıca A’raf suresi 143. ayeti de delil olarak getirilmektedir. Orada Hz. Musa’nın Allah’ı görme isteğine şu cevap verilmektedir:
 
‘Ne zaman ki, Musa, mikatımıza geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsanda bulundu.’ Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım sana’ dedi. Rabbi ona buyurdu ki; ‘Len terani/BENİ KATİYYEN GÖREMEZSİN ve lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sonra sen de beni göreceksin’ Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir ediverdi, Musa da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, ‘Sen sübhansın’ tevbe ettim, sana döndüm ve ben inananların ilkiyim,’ dedi.’
 
4) ‘Rablerine bakarlar’ ‘İla Rabbihe naziretun’ ifadesinde ‘görme’(ruyet) geçmemiş, ‘bakmak’(nazar) fiili geçmiştir. Bu incelik dikkate değer. Bakmak(nazar) fiilinin bahsettiğimiz anlamda mecazi kullanımını Kuran’ı Kerim’in diğer ayetlerinde de görmekteyiz. Bu ayetlerde mecazi anlama tarzının Kuran’ın uslubuna uygun olduğunu, zorlama bir yorum olmadığını apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır:
 
‘Allah’a vermiş oldukları ahidleri ve yeminlerini az bir değere satanlar var ya, onların ahirette bir nasipleri yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz(ve lâ yenzuru ileyhim) ve kendilerini temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır.’ (3/77)
 
‘İnandıktan, Peygamber’in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez. İşte onların cezaları, Allah’ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir. Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine ‘bakılır'(velehum ‘yunzerun’) (3/86-88)
 
Bu ayetlerde bakma fiili mecazi anlamda kullanılmıştır. Yoksa Allah elbette o kafirleri görecek ama onlara (mecazi anlamda) bakmayacak, yani değer vermeyecek. 
 
Başka bir ayette şöyle geçmektedir:
 
‘Ey iman edenler! Peygamberin evlerine ‘vaktine bakmaksızın’ ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. (illa en yü’zene lekum, ila teamin ğayre ‘nazirine’ inahu) Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O’nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah’a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.(33/53)
 
Bu ayette de ‘vakte ‘bakmak(nazar)’ ‘vakti beklemek’ anlamında kullanılmıştır.
 
Sonuç:
 
Ahirette farklı bir görme’nin olacağına dair bir bilgimiz yok. Bugün görme denilince yukarıda tarifini yaptığımız şekil anlaşılmaktadır. Bu tarz bir görmeye göre konuşacak olursak elimizdeki verilerden yola çıkarak ‘Allah’ın ahirette de asla görülemeyeceğini’ ilgili ayetlere ve akli muhakememize dayanarak iddia edebiliriz. Durum ne olursa olsun, Allah’ı gözle görmeye delalet eden kesin bir delil olmadığı gibi,bu, dinde bilinen zaruri inançlardan da değildir.
 
Paylaş