AKILLILIK VE AKILCILIK
Aklı olana sorumluluğu yükleyen Allah, aklı kendisinden aldığında sorumluluğu kaldırıyor. Akıl sonucu sorumluluk yüklediğini ‘Akletmiyor musunuz’ ifadeleri ortaya koyuyor. Aklı olmamak, bilmemek, bilebilme yeteneğinden mahrum olmak demektir. Akli kavrayış, içgüdüden farklıdır.
Akıl tercih etme yeteneğidir. Akıl muhakeme, mukayese cihazıdır. Ona verilen bilgileri değerlendirerek doğrusunu eğrisinden seçebilme özelliğine sahiptir.
Aklın konumu, sınırı kendi gerçeğine uygun olarak belirlenmediği takdirde bir engel olabilir.
Aklı kendi gerçeğine aykırı kullanma akılcılık(rasyonalizm) akımında görülüyor.
Akıllılık ve akılcılık/rasyonalizm
Akıllılık:
- Akıllılık, aklını aklın ve eşyanın gerçeğine uygun olarak kullamak demektir.
- Akıllılık, aklını yine kendisinin kullanması başkasının aklına tabi olmamasıdır.
İnsan akla, akıl da İslam’a muhtaçtır. Zira akıl doğru yola muhtaçtır. Doğru yol ise İslam’dır.
Akılcılık:
- Akılcılık, aklını, aklın gerçeğine aykırı kullanmaktır. Aklı gerçeğin/hakikatin belirleyicisi kabul eden düşünce biçimidir.
Aklın birçok alandaki yetersizliğini görmezlikten gelip temel bir gerçeği reddeden bir düşünce biçiminin doğru düşünebilmesini beklemek safdillik olur.
İnsan akla, akıl da vahye(ışığa) muhtaçtır.
Akılcılık, aklın kendisini onun çalışmasına engel kılmak ve önüne dikmektir.
Bir diğer adı olan rasyonalizm, her türlü doğaüstü verileri/vahyi tanımayan öğretilerin genel adıdır. Doğa da insan gibi yaratılmış olduğu halde Yaratanı (Doğa üstü Varlık) tanımamayı esas edinen düşünce metodunun adı.
Akılcı olan Allah’ı (akıl üstü olduğu için) kabul etmezken, akıllı O’nun varlığını tasdik eder.
Resul akıllı idi, akılcı değil. Akıllı olduğu için de Rabbi kendine vahyedene kadar aklı ile ortaya birşeyler koymaya yeltenmedi, yüksek akli kapasitesine rağmen. ‘Ve vecedeke dallen feheda’(Seni şaşırmış vaziyette bulup hidayet etmedi mi?) diyen Allah’ın gösterdiği doğru yola uydu.
Akılcılar görmedikleri, deneyemedikleri birşeye inanmazlarken, unuttukları şey kendilerini ve akıllarını da bir görünmeyenin yarattığıdır.
Bir tepki olarak doğan akılcılık/rasyonalizm, tepkiselliğin eksikliğini, yarasını üzerinde taşımaktadır, her tepkisellikte olduğu gibi.
Akılcılara göre,
- aklın ötesinde ve üstünde herhangi bir gerçek yoktur.
- en üstün gerçek akıldır
- eğer Allah var olacaksa, O’nu da akıl yaratacaktır.
Akıl, gerçeği itibariyle düşüncenin, kendisine birşey öğretilmeden doğduğu bir yer olmadığı gibi, onu yaratanın vahiy ilka edebileceği bir yapıya sahiptir.
Akla ilk bilgi yaratıcı tarafından verilmiştir.
Akıl şeriat/düzen koyucu değil, belki şer’i delillerden bu yolu(şeriatı) bulucudur, vaz’ edici değil. Düzen/kanun koyucu akla Kur’an tağut diyor.
Akıl ise gerçek mevkiini ancak kendini Yaratanı kabulde bulmaktadır.
İslam akılcı mı?
Kimi insanlar İslam’ın akılcı bir din olduğunu iddia ederler. Buradaki karışıklık ‘akla uygun’ olanla ‘akılcılık’ arasındaki sınırın iyi çizilememiş olmasından ileri gelmektedir. Çoğu kez, akla uygun olanla akılcılık arasında karıştırmalar yapıyoruz. Sözgelimi, yağmurlu bir havada başımızı ıslanmaktan korumak istiyorsak şemsiye kullanmamız akla uygun bir davranıştır. Fakat bunun ‘akılcılıkla’ ilgisi yoktur. Ya da varmak istediğimiz bir hedefe kestirme bir yoldan gitmek istiyorsak, bir geometri kuralını uygulayarak bir üçgenin iki kenarının toplamı üçüncü kenarından uzundur deyip kısa yolun hangisi olduğunu bulmamız, akla uygun bir davranıştır fakat yaptığımız bu işlem yine akılcılık değildir. Rasyonalizm sanki sırf bir hesap işi sanılmaktadır. Yukardaki izahlarda da belirtildiği gibi rasyonalizm, bilginin kaynağı ile ilgilidir. Yani insan bilgisinin kaynağı akıl mı, yoksa vahiy mi sorusuna aranan cevapta, bu cevabı akıldan yana verenlerin düşünce tarzına rasyonalizm denilmektedir…
Bu durumda, İslam’ın akılcı bir din olduğunu söylemek elbette doğru olmayacaktır. İslam’ın hükümlerinin akla uygun olduğunu söylemekle, onun akılcı(rasyonalist) olduğunu söylemek, anlatılmak istenen düşünce bakımından birbirinden çok uzak, çok ayrı hususlardır.
Akılcılığın mefhum-u muhalifi akıl dışılıktır (irrasyonalizm). Fakat buna bakarak öyleyse İslam akıl dışıcı (yani irrasyonalisttir) demek de doğru ve mümkün değildir. Bir hadis-i şerifte belirlendiği gibi, İslam’da belki aklı aşan hükümler vardır, fakat akla aykırı hükümler yoktur.
Akıl-heva:
İnsan aklın değil, hevanın(istek vearzular) esiri olabilir. Akıl esir alıcı değil, yol göstericidir.
Hevasını ilah edineni gördün mü? (25/43)
Kur’an aklın putlaştırılmasından bahsetmez. İlahlaştırılan şey ‘nefsin hevasıdır’. Akılcılar da aslında gurur ve kibirlerinden hevalarından dolayı inkar ediyorlar, aklı paravana yaparak.
Akılcılar akılsızlık yapıyorlar/akletmiyorlar
Batı dünyası insanları her sorulan sorunun cevabını bulma konusunda insanları şartlandırmıştır, buna rağmen kendisi de bir çok soruya cevap bulamıyor.
Herşeyi akıllarıyla izah(!) etmeye çalışan bu kişilere şunlar sorulabilir:
- Bir böceğin, bir kedinin veya bir çiçeğin akılsal yönü nedir?
- Patatesin tohumunun yeraltında ve büyük olmasının ya da buğdayınkinin yerüstünde ve başak biçiminde olmasını hangi akılsal gerekçe zorunlu kılmaktadır.
- Yıldızların gökyüzündeki dağılımlarının rasyonel açıklaması ne ola ki?
- Çocuğunu sevmenin, merhametin veya sosyal adaletin akılcılıkla ne ilişkisi vardır.
- Üremenin cinsel ilişki koşuluna bağlılığının akılsallıkla ne bağlantısı vardır.
…ve bunun gibi daha nice sorunun cevapsız kaldığını görürsünüz.
(Ercümend Özkan, İnanmak ve Yaşamak isimli kitaptan yararlanılmıştır)