Ay İle Güneş Arasındaki Işık Farkı
Yunus 5: O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.
Eleştiri:
Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.
Cevap 1:
Nurdan ne anlaşıldığına bağlı. Ayette esas ışığın kaynağının güneş olduğu ‘ziya’ kelimesiyle ifade edilmiş, daha sonra ayın ‘nur’ olduğuna değinilmesi bunun daha alt derecede bir ışık kaynağı olduğunu zaten akla getiriyor.
„Ziya ‘parlak cisimlerden yayılan şey’. Örneğin ‘ateş aydınlık saçtı’ denir. Kuran’da ‘ateş çevresini aydınlattığı zaman…’ diye geçer. Bazen mecazi anlamda gönderilen ilahi kitaplar(21/48) için de ‘ışık’ manasında kullanılır. Güneş de bir ateş topu olduğundan ‘ziya’ diye isimlendirilmiştir.” (bkz. Rağıb el İsfehani, Müfredat (Kuran Kavramları Sözlüğü))
Cevap 2:
Ayın, ışığını güneşten aldığını ve onun sâdece bir yansıtıcı olduğunu bugün herkes bilir. Geçmişte ay hakkında çeşitli şeyler söylenmiş olabilir. Kur’an-ı Kerîm ‘de ayın söndürülmüş olduğuna ve güneşin de gösterici yapıldığına dâir bir âyet bulunmaktadır.(İsrâ, 17/13) Bu da esas ışık kaynağının güneş olduğunun bir ifadesidir Kur’an âyetlerinde her zaman; ayın nurlu yapıldığı veya nurlandırıcı özelliği dile getirildiği halde güneş için, az önce sözünü ettiğimiz âyette geçtiği gibi ya gösterici (: mubsıra) veya diğer âyetlerde olduğu üzere “zıya” yahut yanıp parlıyan bir lamba (:sirâc) nitelikleri kullanılniştir.[49] Ayın nurlu özelliğini onun, az önce değindiğimiz söndürülmüş durumuyla uyuşacak biçimde açıklamamız gerekir. Âyetlerde ay için kullanılan nurlu sıfatı tabİatiyle onun parlaklığını ifâde ediyor. Biz, nurlu insan, derken böyle bir parlaklığı dile getirmiş oluruz. Güneş için ise Kur’an’da tek değil değişik sıfatlar kullanılmıştır. Meselâ onun bir ziya olduğu dile getirilmiştir. Gerek dilci müfessİr Zemahşerî ve gerek F.Râzî, ziyanın nurdan daha güçlü olduğunu yazarlar.[50] Ay için “nûr” onun parlaklığını anlatıyor. Ziya ise doğrudan ışığın kendisidir. Güneşin Kur’an’da; yanıp parlıyan bir lamba (: sirâc vehhâc) olarak nitelendirilişine gelince bu, onun yakıtını kendi içinden alıp dış yüzeyde onu yaktığını ifâde içindir. Çünki bir lamba ve bir çerağ yakıtını kendi içinde bulur.[51]
[49] Ay ve güneş için bak. Yûnus, 10/5; Fıırkan, 25/61; Nûfı, 71/16 Nebe\ 78/13.
[50] Zemahşerî, VI/161; F. Râzî, XXX/140.
[51] Prof. Dr. Celal Yeniçeri, Uzay Ayetleri Tefsiri, Erkam Yayınları: 244-245.
Kaynak: www.islamiokul.com
Cevap 3:
Allah Teâlâ güneşi “ziyâ”, ayı ise “nûr” yapmıştır. اَلضِّيَاءُ (ziyâ’), güçlü ışık, اَلنُّورُ (nûr) ise güçlü olsun olmasın ışık mânasına gelir. Diğer âyetlerde güneş için اَلسِّرَاجُ (sirâc) “kandil” (bk. Nûh 71/16) ve سِرَاجًا وَهَّاجاً (sirâcen vehhâcen) “parıl parıl, alev alev yanan kandil” (bk. Nebe’ 78/13) ifadeleri geçer. Ay için de “nûr”dan ayrı olarak قَمَراً مُن۪يراً (kameren münîran) “aydınlatıcı bir ay” (bk. Furkan 25/61) ifadesi kullanılır. Bu açıklamalardan güneşin alev alev yanan bir enerji ve ışık kaynağı; ayın da bir ışık yansıtıcısı olduğu anlaşılır. Sirâc, ışığı kendi ateşinden doğan kandildir. Bunun verdiği ışığa “ziyâ” denilir. Yani “ziyâ”, kaynağın bizzat kendisinden oluşmaktadır. Günümüzde bilimsel çalışmalar, güneşin ışığının, hidrojeni helyuma dönüştüren zincirleme nükleer patlamalardan oluştuğunu söylemektedir. Güneş her an sayısız atom bombalarının patladığı bir kaynaktır ki, bu patlamalardan kendisine tabi yıldızlara korkunç miktarlarda enerji ve ışık gitmektedir. Güneşin kendinden olan enerjisi, kendi sisteminin hayat kaynağıdır. İşte onun bizzat kendinden olan ışığı “ziyâ” tabiriyle anlatılmıştır. Ay ise sönmüş, soğumuş, kabuk bağlamış bir gezegendir. Kendinden bir ışığı yoktur. Ancak güneşten kendisine vuran ışığı yansıtır. İşte aydan yansıyan bu ışığa da “nûr” denmiştir. (Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, IV, 204)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Cevap 4:
Kur’ân’ın değişik yerlerinde Güneş’in sirac ve ziya, Ay’ın nur kılındığı açıklanmaktadır. (bk. Furkan, 25/61; Yunus, 10/5; Nuh, 71/16)
Siraç: Çıra, kandil, lamba gibi yakıtı kendinden olup etrafı aydınlatan alete denir. Cenâb-ı Hak bu kelimeyle Güneş’in enerjisinin kaynağının kendisinde mevcut olduğunu, başka bir kaynaktan alıp yansıtmadığını bildirmektedir.
Nur: Etrafa yayılıp eşyayı görmemize yardımcı olan ışık demektir. Kaynağı kendinden değil de başka bir cisimden alıp yansıttığı için Ay’a “nur” denilmiştir. Güneş’e “sirac” denildiği gibi, “ziya” da denilmiştir. Kamus sahibinin de belirttiği gibi, “ziya” genellikle “nur”dan daha kuvvetlidir. Çünkü enerjisi kendisinde mevcuttur.
Nitekim, “Güneş’i bir ışık, Ay’ı bir nur kılan…”(Yunus, 10/5), ayetinde Güneş için “ziya” Ay için ise “nur” ifadesi vardır. Bu âyetten farklı kesimler farklı mânâlar anlamış ve o mânâların hepsi de doğrudur. Meselâ; herhangi bir kimse, bu âyetten, güneş ve ayın her ikisinin de yeryüzüne ışık gönderdiğini anlar.
Bir Arap filoluğu ise, âyette geçen “sirac / lamba / kandil” kelimesinin işaretiyle güneşte ışık ile birlikte ısındırma özelliğinin de var olduğunu anlar. Bir astronomi bilgini ise, bu tabirlerden güneşin, ışığın bizzat kaynağı, ayın ise, ışığını dışarıdan almakta olduğunu anlar. Çünkü, Arapça’da ışığın kaynağı olan şeyler için “muzî” tabiri, ışığını dışarıdan alanlar için de “münîr” tabiri kullanılır. Meselâ: Aydınlık bir oda için “Ğurfetün müzîetün” denilmez, aksine “münîretün” denilir. Çünkü odanın ışığı dış kaynaklıdır. Buna karşılık bir ateş közü için “kabesün münîr” denilmez, aksine “müzî” denilir. Çünkü ateşteki ışık kendisinindir.
İşte Kur’an-ı Hakim’in Kur’an’da Ay için “nur-münîr”, Güneş için “ziya-siraç” tabiri kullanmasının hikmetlerinden biri de bu ince farkı belirtmek içindir.
Kaynak: https://sorularlaislamiyet.com